Yeşim Güvendi…Sekizinci Kattaki Marangoz…

Dalıyor,dağa tırmanıyor,resim yapıyor ..elinde matkap testere çekiç.. tahtaya can katıyor..Ahşabın dokusunu çok seviyor ve heykeller panolar arasında dokunduğuna yeniden hayat katıyor.
Hani bir söz vardır “Meziyet yalnız kalmaz, daima komşu bulur” ..işte Yeşim’in yetenekleri saymakla bitmiyor.Öyle kalabalık ki meziyet hanesi yap(a)madığı bir şey arayıp durdum konuşurken onunla…boşuna!

Yeşim Güvendi kimdir anlatır mısın?

16.02.1975 İstanbul doğumluyum. Aslen Kastamonuluyum. 4 kız 1 erkek kardeşin olduğu ailemin ortanca çocuğuyum.Azra isminde bir kızım var. Annem ev hanımı, annesini 1 yasındayken kaybetmiş ve evin tüm yükünü daha küçük yaşlarda üstlenmiş. Elinden her iş gelen, hem akıllı, hem çok güçlü bir kadın, evdeki erkek işlerinin hepsini annem yapardı, bize de öğretirdi.

Babam İETT işçi emeklisi, küçük yaşlarda İstanbul’a gelmiş ve marangoz atölyelerinde yatıp kalkmış, yokluğun ne olduğunu daha küçük yaşlarda öğrenmiş. Atılmış paslı yamuk bir çivinin bile atılmış olmasını kabul edemez, gün gelir paslı bir çiviye bile ihtiyaç olur diyerek yerden alır ve saklardı.

Biz de tüm kardeşler yokluk içinde var olduk. Bunun değerini ise büyüdüğümüzde anladık. Kalabalık ve yoksul bir aileydik. Yaz tatillerimizi Kastamonu’da geçirirdik. Benim de çocukluğumun büyük çoğunluğu Kastamonu’da şu anda rahmetli olan babaannemin 2 katlı ahşap evinde geçti. O evin başka bir büyüsü vardı. Ahşap evde büyümek çok özel bir durumdu ya da benim için öyleydi..

.

Her şeyin az ve kıymetli olduğu, alım gücünün olmadığı bir dönemdi bizimkisi. Babam İstanbul’da ek iş olarak demir işi yapıyordu, beni de yanında çırak olarak çalıştırıyordu. Gençlik zamanlarım tabi, ben de utanıyorum yaşıtlarımdan, onlar dışarı çıkıp dolaşırken ben babamla kir pas içinde demir işi yapıyordum.

İlk başlarda çizim yeteneğimi keşfettiler, tabi o zamanlar bilgisayarlar falan da yok, babam bana müşterilerin istediği bahçe pencere demir modellerini çizdirirdi. Sonrasında ölçeklendirerek onları montaja beraber giderdik, bana da kaynak nasıl yapılır öğretirdi, ama öyle her zaman tatlı tatlı anlatmazdı, sinirlendiği zamanlar da çekiç, tornavida eline ne geçerse fırlatırdı. Ama şimdi iyi ki annecim babacım bizi böyle yetiştirmişler diyorum


Resim yeteneğimi babam keşfetti, henüz 4 yaşındaydım. Seyrettiğim çizgi film karakterlerini çizmeye başlamışım. İlkokul zamanında da okullar arası bir yarışmada birinci olmuştum. Daha ileriki zamanlarda kalem ve cetvel ile istediğim kıyafetleri kalıpsız sadece hayal ederek keserek yine el dikişi ile dikip kendime kıyafetler yapmaya başlamıştım.

Lise yıllarında güzel sanatlar okumaya karar vermiştim bile. Kendimin farkındaydım, farklı materyalleri bir araya getirerek resim sanatı da kullanarak farklı tasarımlar yapabiliyordum. 14 yaşında evimizin hemen yanında bulunan bir incir ağacına ilk ahşap evimi yapmıştım, içini de atık kumaşlarla minder, yastık yaparak döşemiştim ve artık zamanımın çoğunu burada geçiriyordum.

5 çocuklu bir ailenin geçimi o dönemlerde kolay olmuyordu. Babam hem çalışıp hem ek iş yaptığı halde zorlanıyordu ben de herkesi rahat ettirmek için bir dönem dahi olsa çalışmaya karar verdim ve üniversiteyi kazandığım halde Güzel Sanatlar yetenek sınavına girmedim, kendime çok güveniyordum bir sonraki sene okurum dedim ve o yıl çalışmaya karar verdim.

Yıl 1993 bir Fransız şirketi Türkiye’de ilk marketini kuruyordu ben de oraya kasiyer olarak başvurdum ve hemen alındım. O zaman ki Fransız genel müdürümüz mağazadaki fiyat panolarını el ile yazacak birini arıyor ama bulamıyor, şans eseri benim cv yazımı görüyor ve çok beğeniyor, kesinlikle bu kız bu yazıları yazar diyor.. yazdım da..! Artık tüm yazılar resimler benim elimden çıkıyor, çok mutluyum, çünkü fırça, kalem, boya ne istersem var ve tamamen özgün çalışıyorum. Sonrasında aynı genel müdürümüz kendimi daha da geliştirmem için beni o dönem Fransa’ya bu işin eğitimini almam için yolladı. Şu an kendisi hayatta değil ama tanıdığım en mükemmel insanlardan biriydi. Tabi ben 90 ‘li yıllarda para kazanmaya başlayınca, üzerine bir de Fransa’ya gidip bu işin eğitimini de alınca okula ne gerek var bu şekilde de para kazanıyorum diyerek okumaktan vazgeçtim.

Sonrası pişmanlık tabi, hala Güzel Sanatlar Fakültesi içimde bir ukdedir. Halen aynı şirkette görsel düzenleme yöneticisi olarak çalışmaya devam ediyorum.

Bugüne gelirsek 2000’li yılların başında doğa sporlarına başladım ve her gittiğim yerden bulduğum hayvan iskeleti ( kuru kafa, diş gibi ) ağaç dalları, denizden sahile vuran dallar vs gibi parçaları toplamaya başladım. Önceleri sadece hoşuma gittiği için topluyordum sonrasında bunları atık demir parçaları, eski evlerden çıkan ahşap parçalar vb materyaller ile birleştirerek veya üzerine resim yaparak objelere dönüştürmeye başladım. Önceleri eşe dosta arkadaşa hediye vermeye başladım ;bir taraftan da bazı parçalardan ayrılamıyordum, ayrılmak istemiyordum..Özellikle kuru kafalardan..!  Sonra ahşabı çok sevdiğimi keşfettim, kokusu, dokusu her dokunduğumda, her elime alışımda bu dünyadan başka zamana geçiyordum, zihnimdeki tüm negatif şeyler siliniveriyordu. Sonra farkettim ki bu benim çocukluğumdaki büyüdüğüm koşturduğum ağladığım güldüğüm yaşadığım evdi ve ben çocukluğuma gidiyordum ahşaba dokunduğumda. Sonra işler büyüdü tabii annemim öğrettiği gibi matkap tutarak babamın öğrettiği gibi çekiç tutarak, bir elimde dekupaj makinesi diğer elimde kerestemle yeni başlangıçlara adım atmıştım bile. Elimde matkap panç açarken kız kardeşim videoya çekmiş beni, ve Instagrama koymuş, altına da “eli matkap tutan tüm kadınları askere alsınlar” yazmış. Videomu Gazeteci Güray Ervin bey görmüş aradı, görüştük ve kendilerinin yetenekli çekim ve röportajlarıyla sekizinci kattaki marangoz doğdu işte.

Şu an 8ci katta mı oturuyorsun?

Hayır şu an 12. katta oturuyorum, diğer binadan taşındım.

Apartmanda kesme biçme oyma çekiç sallama yapıyor musun ve komşuların nasıl tepkileri? Hoşgörü görüyor musun?

Yok hayır tabii ki gün içinde en fazla elektrik süpürgesi kadar ses çıkarıyorumdur, zaten çok ara ara çalıştırıyorum matkap, zımpara vs gibi el aletlerini ve bunları yönetimin ön gördüğü saatler arasında yapıyorum. Diğer büyük hacimli işler geldiğinde arkadaşlarımın atölyesini kullanıyorum.

Çıkardığın ürünleri satıyor musun? 

Sürekli olarak yeni ürünler yapmıyorum. Talep geldikçe hazırlıyorum ve ınstagram tahtapano hesabı üzerinden iletişim sağlıyorum. Halihazırda özel bir şirkette görsel düzenleme yöneticisi olduğum için sürekli bu işle ilgilenemiyorum. Ahşap işleri ile yani.. Belki emekli olduğumda sitemi kurarım.

Sonra işler büyüdü tabii annemin öğrettiği gibi matkap tutarak babamın öğrettiği gibi çekiç tutarak” demişsin annenin matkap öğretisini biraz açar mısın? Annen de mi tahtalarla çalışırdı ya da o da mı yaratırdı?Yaratıcı mıydı?

Annem tam bir anadolu kadını, elinden her iş gelir. Babamın yapamadığı işleri bile annem yapar. Güçlü ve akıllı bir kadın. Bir erkeğin yapması gereken tüm işleri annem yapardı bizim evde. Evi boyardı, bozulan muslukları tamir ederdi, balta ile odun yarardı… saymakla bitmez yani. Ahşap işi ile tek ben uğraşıyorum.

Peki sergi yapmayı düşünüyor musun bir gün?

Şu an sergi yapamam çünkü elimde hiç ürün kalmıyor. Belki ileriki zamanlarda..

 

İnsanın kendini görmesi yeteneklerini ortaya çıkarır derler..Yeşim çok küçük yaşlarında keşfetmiş kendini ve belki de o bitmek bilmeyen enerjisinin kaynağı da aslında en çok da bu.Çünkü hala keşiflere hazır özgür ruhunda..

 

https://instagram.com/tahtapano?utm_medium=copy_link

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
You need to agree with the terms to proceed

Menü