Doğumla bile gerçekleşmeyen bir yaşam hakkı için ömrümüzce savaşırız kimimiz.Nefesi verilmiş ama canı içinden alınmış bir ömür bahsettiğim.Olsa da olur olmasa da ama olmasa acaba daha mı iyi olurdu denilenlerimiz.

Kürtaj kolay.O dürüst en azından.”İstemiyorum seni.Ne günahına ne vebaline gireyim gelme “diyor taşıyan mercimek halimizi.Hiç olmazsa net bu!Baştan net !

Ya da hiç bu yola girmeyenler.Bu dünyanın kirliliğine inanarak yeni bir tohum atmak istemeyenler.O filizin büyümeyeceğini ya da hastalıklı büyüyeceğini ve topluma katmayacağını düşünerek “beyinde korunanlar”..prezervatifi mantığına geçirenler doğum kontrol hapını vicdanlarına zerkedenler.O ömürlük aşka hiç başlamayalım diyebilenler ! Onlar da net.

Bir de günah sevap hesapları arasında olmaaz aldırmam diyen ve doğum sonrası da “aldırmayanlar” var.Vicdana bağlayan ama doğum sonrası göbek bağı keser gibi “vicdan bağını” kesenler .Doğurmak sonrası günah sevap muhasebesi tutanlar.Doğurmakla işi bitti sananlar.Sevabı baştan kazanmanın sonraki ömürlük günahları arındıracağını da sananlar.İşte zaten onların tohumlarından olmak konuştuğum.

Keşke dersi olsa vicdanın.Yani bir kurs olsa.Bilmeyene hissetmeyene azimle öğretilebilse.Ya da bir şırıngası olsa; “uzat kolunu sıyır gömleğini hah şimdi basılı tut kanamasın .Artık aşılısın.!!Artık sen vicdanlısın!”

Rengarenk Korona aşılarını bir tarafa bırakıp asıl buna çalışsa bilim adamları dünya daha iyi bir yer olmaz mı!? Ölüp de cennete giderek mutluluğu bulmayı hedeflemek yerine yaşadığımız hayatı cennete çevirsek böylelikle keşke..! İYİ KÖTÜ biter de İYİ ve DAHA İYİSİ mi oluşur dengelerimizde?! Terazi hep iyiyi ve iyinin ederini mi tartar olur ne bileyim!

Ama Allahın işini elinden mi alırız acaba? Yani şimdi bilim adamları bu aşıyı bulsa görev dağılımı arz talep orantısı günah sevap muhasebeleri hep karışacak.Gereksiz bir otonomi denilip birtakım inançlar da kökünden zedelenecek .

Yemiyor bence..! İnsanoğlu bir başka varlığa,sanıya ya da olguya bütün işi yıkmayı seviyor.Tembel hazırcı lopçu ve kolaycı.Almıyor eline kendi gemisinin dümenini.Bir başkası tutsun muhasebeyi seviyor. “Ben iyiliğimi kötülüğümü yaparım ağbi.Yıl sonu bilançoları “O”nda..!”

Ebenin kıça tokadı ayırıyor ve ayıltıyor hepimizi..Bazılarımız o tokada nefes değil dayak diye baktığından belki de hayat onlara bir savaş.

Nefes diye bakabilenlerimize de hayat yaşanılası ve bir zafer.

Bunu da belirleyen ilahi muhasebeci değil tohum ve toprağı.Ne yaşayacağımızı önceden bilenin neyin bilançosunu tuttuğunun saçmalığı kadar saçma bize sebep olanların bizden hoşnutsuz oluşu veya hiç sevemeyişi.

Bilanço korkusundan doğumda nur topu bir günahları olan ebeveynlerin çocuklarından biriyseniz eğer rahme düştünüz diye doğurmakla günahtan korundum sanıyorsa ilişkide korunmak yerine en güvendiğiniz, bilin ki hayat size hep bir savaş alanı artık.

Bundan sonraki her muharebe kıça aldığınız tokat gibi acıtır.Bazılarının nefes olabileceğini göremeden tüketirsiniz emanet bir yaşamı.

Üzülüyorum sevmek mümkünken tozunu bile toprağın, canındaki cenine düşman doğumunda hüsran vicdandan yoksun o zihniyetin yaşamla cezalandırdığı o güzel can’lara..

Baştan kesilmiş sipariş bile alınmadan getirilip masaya bırakılmış bir fatura .. Bedeli öde öde bitirilemeyen ve sadece bu bedele çalışılan bir fatura.Bir kaç dakikalık zevke kitlenen kaç asırlık bir bedel.

O insanlardan çok tanıdım.Onlar kendini hiç tanımadı.

Ömürlerine dokunabilmek isterdim .Bir küçük dokunuşla değişse suyunun yolu sokağının yönü isterdim.Onlara ait olmayan bir faturayı ömrünce ödemesinler isterdim . Tüm bunları ilahi muhasebeciye bağlamak ve yazgı kabul etmek yerine zaman varken kalan ömrüne farklı bir hayat için ilk bebek adımını atsın isterdim hepsi.Ve kendine yürüsün.

Tercih hakkınızın olmadığı doğumun “istenmeyen” sonucu olmak ,sevil(e)memek ve bunun bilinciyle yaşamak ebenin tokadını dayak yapandır.

Ve ne garip ki sözlüğümüzde “Dayak” iki anlam taşır.

*bir insanı ya da hayvanı dövmek eylemi

ve

*yıkılmaması için bir şeyin herhangi bir yerine konulan ağaç destek..!

Birbirine bu kadar tezat iki anlam..!!

Aynı kelimenin bu derece uygunluğu isteğe göre kullanıma!

 

Hayatın sırtımıza koyduğu farklı yüklerle zorlanıp da eğildiğimiz doğrulamadığımız zamanlarda koltuğumuzun altındaki dayak olsa birileri.Ve biz de en eksik bırakıldığımızı verebilen, en eksik bırakıldığımızın zengini olanları kabul etsek ömürlerimize.İyileştirir ya da en azından acısını almaz mı o sevgi ömürlük yaralarımızın?

Popomuzdan öpse yahu tam da o tokadın izinden..!! Nefes olmaz mı onun yeni adı!

Geldiğimiz gibi gitmek zorunda değiliz biz bu hayattan.Eksiklerimiz yoksunluk ve yoksulluklarımız yazgıya bağlanamaz eğer diretiyorsak aynı kalsın diye herşey.Acının müptelası olmayı bırakıp acıtana kini de bir tarafa atıp farklı olmayı seçmeli ve bunun için de önce ruhumuzu açmalı özgür bırakmalıyız.İyi eden var eden mutlu eden can veren nefes veren sevgiler için açmalıyız kalbimizi.

Sevilerek severiz sevildikçe biz de severiz.Öğrenmenin yaşı yok..değişimin de.

Demet Demirkaya

2 Yorum. Yeni Yorum

  • Demet hanım,
    Anne rahmine düştüğümüzden, haberimiz olmayan dünyaya, yaşama merhaba deyişimizin, kronolojik bir anotomisi gibi anlatımınız. Dünyamız güzel ve yaşanılır olabilir. Sonuçta, ilkel kominal yaşamda hayatta kalabilmek için her canlı yapabileceğinin en iyisini yapmadı mı? Ama artı değer, kavramı gücü ve parayı bir elde toplayıp topluma kendi anlayışını dayattı. Önce ekmekler küçüldü, adalet bozuldu.
    Ben Bige adamın sözünü sevdim. 1. Kendimizi seversek, başkalarında severiz. 2. Kendimize saygı duyarak, başkalarına da duyarız, saygı görürüz. Yaptığımız her işte sorumluluk duyarsak dünya güzelleşir.

    Cevapla
    • Kemal Bey,

      Yorumunuz için teşekkür ederim öncelikle.

      Yapabileceğinin en iyisini yapmadı maalesef.Yapmış olsaydı(k) bugün bu geldiğimiz yozlaşmayı (bu aslen tercihli) yalnızlıkları ve getirisi egoizmi tümünün toplamı mutsuzlukları yaşıyor olmazdık.
      Evet,sevelim kendimizi ,sevelim bizden olsun olmasın çevremizdekileri .Sevilelim de kendi canından kanından değilken de diğerlerince.İşte o zaman yozlaşmayı ve tercihli yalnızlıkları arkada bırakabiliriz bence.

      Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
You need to agree with the terms to proceed

Menü