Biz hala sabah yediğimiz sucuklu yumurtayı ,öğlen yediğimiz hayvan gibi sandviçi,akşamki balık rakı sefamızı, tatilde hangi otelde ne kadar keyif ettik denizde ohh miss yüzüp akşam diskoda ne kadar dağıttık oradan kaç tane viski, marka çanta aldık ,hangi ünlüye yapışıp arka fona atıp selfieler çekip yatlar spor arabalar “kooors” çantalı ablalar , “loren” gömleği yarı beline dek açık” janti ağbiler koyup altına boole de bi yaşıyom ki dudağınız uçuklar havası pompalayan paylaşımlar yapıp eve geri dönüp yüklenmekten kamburu çıkmış kredi kartlarımızı ödemek için tatil öncesi umrumda değil gidiyom diye havalandığımız ofis pistlerimize yeniden çakılıp mavi rengi yıkamaktan açık mora terfi etmiş gömleklerimizi gecirip üzerimize,havuza girmekten kırlaşmış saç diplerimizi ucuz boyalarla kapatıp , içinde suyu ve ruhu gitmiş 3 günlük kıvırcıktan yapılmış ve tatil kilolarını atalım diye işkence direğine bağlanmış midelerimize reva gördüğümüz salata kabını koyduğumuz öğlen yemeğimizi taşıyan “markasız” naylon poşetimizi bileğimize takınıp nasırlardan geçilmeyen ayaklarımıza bunyon mucidi topuklu ayakkabı denilen tabutları geçirip ne olacak bu memleketin hali konulu sigara çay kahve molası panellerimizi yaptığımız ofis bina bahçesinde yanmaktan eşek derisine dönüşmüş havuç rengi yanığımızı donumuza dek açıp gösterip tatil anılarımızdan en can alıcı -ama can yakıcı değil – manzaraları iş arkadaşlarımızla paylaşıyorken parayı Zuckerberg kapıyor..!

Siz en güzel giyinen,en çok gerdiren,en doğru botoksu yaptıran ,en çok para harcayan ,tekneden inmeyen,yaza damgasını vuran güruhtanım sanın diye Zuckerberg susuyo bence!O para basıyo siz like bastıkça basıldıkça!
Hoş gerçi;Musk çevrecileri,Trump gösterişçileri,Biden mağdur edebiyatının Shakespear’lerini ,Zuckerberg hava atmayı seven “miş” gibi yaşayanları,Erdoğan din inancı yoksulluğuyla iyice tavan yapmış kendi yoksullaştırdığı insanını pohpohlamayı,İngiltere sömürgeci tarihini ve monarşiyi ,”King “Charles yıllardır Camilla’yı etkilemeyi kendilerine yaşam hedefi koymuşken biz neyin güzel kafasını pazarlıyoruz ki!

Ama acaba giydiği marka don kredi kartına 8 taksit, çoluğu çocuğu fantazi dünyasında ellerinde hayal peşkeşçilerinin marka telefonları odalara sallayıp kendi “cafe”lerde kişilik arayan titre delilerine dönüşüyorken bizler yaşanan yaşadığımız ve yaşanacak herşeyi mişe kitlemişken mutsuzluğumuz,uykusuzluk,huzursuzluk ve yalnızlığımız için Zuckerberg i mi yoksa aynadan hönküren tüketim tuzaklarına,yeni dönem egolara,eski adıyla aşağılık komplekslerine,görgüsüz eğitimsiz egoist ve sadece ben temalı hayat felsefelerine yenik düşmüş yansımamıza mı kızmalıyız?!

Okumak trendine yenik düşmüş bir ebeveyn tanıdım.İlla yurtdışında ama.Çok bu güruh.
Kendi Atatürkçü ama lise dahil kızını illa Amerika veya Avrupaya gitsin uğraşan bir tanıdığım geçenlerde paylaşmış idi.Kolunda Apple saat elinde ” lüviton” çakması ama yerlinin 3 katı ödediği çanta ayağında “pırada ” yürüyüş ayakkabıları ile kızını uçağa yolcu ediyordu.Altına not düşmüş “Ülken seni özleyecek kızım.. ben en çok .Ama orada yaşa mutlu ol ” kurutma kağıdını gözyaşlı yüreğine basmış bu anneyi de suçlayabilir miyim ki ?! Ülke artık Arabistan Türkçe 3cü lisan! zamlarla gelir arasına tüy dikilmiş iken çok da kızamıyor ki insan?! Ama yine de kapitalizm naraları dillerde tüketimin babası kredi kartı taksitleri banka kredileri çıkmazlarında öncelikler karışmış gibi de sanki!!

Seviyoruz büyük yaşamayı.Seviyoruz büyüklüğü pazarlamayı.Ruhumuzun açlığı doyurulmayı unutalı beri insanlığımızın posası çıktı .Kalp bir aksesuar görsel yaşamaklar bir ihtiyaç olduğundan beri içselleşmeyen gerçek duygulardan yoksunluğumuzdan açız sevgiye.Sevmeye.Sevilmeye.
Beğeniyle yerini değiştirmiş bu duygunun bu derece unutulması tesadüf değil bir tercih bence.

Bunu demişken bir gün bir arkadaş grubunu ağırladım evimde.New York’ta.Malum hayat bana güzel fakat ev güzel değil !”Simple living “dedi biri evim için.Benim evi bir de karşı komşununkini içine sığdırabileceği koca eviyle mukayese ediyordu.Niyeyse!
Dedim yetiyor kim topluycak kim temizliycek.Dedi ki bir temizlikçi bir ahçı bir de arada masör ile o hallediyormuş kendikini.Sevindim.Masör iyiymiş!
Son görüşmemiz oldu eve sığamadı zahir!
Hoş bende de cidden ona yer yoktu!

Biri de dedi ki üst katı var mı bunun.Dedim yok aşağı katı var bodrum.Oraya tatile iniyoruz!Klima daha iyi çalışıyo orada çünkü!!

Kıçım yer görmüyor benim.Üstünüze afiyet kurtlu doğmuşum.Evlendiğim 23 yaşlarımda bir arkadaşım sormuştu hamile mi kaldın diye!Ne halt etmeye evleniyorsun ki sen evde durmazsın ki de diye eklemişti.
Evet öyle cidden.Ama yerçekimi görevi gören oğlum sağolsun bana anneliğimle öğrettiği binlerce güzel duygu ile ben aralarda demirimi alıp uzak sulara açılan bir yelkenli gibiyim.
Rüzgarı görünce yelkenler fora!
Ama her limana girdiğimde o güzel yüzünü o sıcacık gülüşünü özlediğim oğlumun gerçeklik kokan (çakma makma diil ha) sevgisine atıp demirimi göğsümü kabartarak onu izliyorum.Hiç bir yerde olmayan sosyal medyasız paylaşımlarını dinlerken ona gıpta ile bakıyorum.Beni büyüten oğlumu gururlansın diye benimle demirimi alıp süzülüyorum hayata.Özgürlük demirini koparıp savrulmak değil ama süzülmekmiş hayatın içinde.Bana öğrettikleriyle gurur duyuyorum.

Dün bölgemizin Türk bakkalından kokoreç aldım.Bildiğiniz Güllüoğlunun bir akrabasının firması üretici firma.Çeyrek ekmeğin yarısına yetmeyen çoğu yağ pişirince mikroskopla ayıklayıp tabağımda kenara sıyırdığım hayal kırıklığım ile ödediğim 13 dolarlık özlemime söylenip durdum.Yeme ya!Şart mı yaban ellerde kendi insanının kazığını yeme hevesin!
Evde kes kuzuyu.Bodrum katı serin bizim şatoda.Orada besle sonra kes.Kelle paça işkembe oh mis.
Hem instaya da koyarım kuzuyu.Sevimli şey.
Like alır çok.
Pişirip yersin sonra yine paylaşırsın ekmek arasını azığı bölüşür gibi!
O da like’lanır.
Zuckerberg ‘e de yollarım şişmesin şimdi!

Hayat bana güzel.Zuckerberg çatlasın!

Demet Demirkaya

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
You need to agree with the terms to proceed

Menü