Herkes sarhoşken senin ortalığı darma duman ettiğini kimse farketmez.Sabah da hatırlamaz.Sen de hatırlamazsın ama.
Yaşanmamış gibi devam et yani.Kimsenin aksini iddia etmesine de kulak asma.Onlar ucundan kıyısından bir iki hatırladıklarıyla sen de onlar kadar hatırlamıyorsun saflığında empoze etmeye kalkarlar ne kadar yıkıcıydı senin sarhoşluk da onların da gecesini mahvettin.Gizli bir zevk duyarlar kendi rezilliklerini senin sırtına yüklemekten.Seni suçlamak onların rezilliklerini örtbas eder.Dikkati de sana çekerler,çıkartırlar kendilerini kim ödeyecek zararın ,rezilliğin bedelini listesinden.
Savaşlarda da böyle değil midir aslında?Düşünsene boğaz boğaza hınca hınç bütün damarlarda adrenalinden coşmuş kanla birbirimizi dipçikliyorken ötekinin de senden farklı davrandığı düşünülebilir mi bir meydan muharebesinde?
Ama ölenler anlatamaz ki.Yaşayanlar yara bereleri arasında kahramanlık hikayelerinin arasına istedikleri kadar abartı eklerler.Haysiyet,şeref katarlar en şerefsiz haline insanlığın.Gözümüzde kahramana dönüşür belki de diğerini sırtından dipçiklemişler bile.
Hayat da böyle işte.Biraz daha ayık kalanlar ve sağ kalanlar anlatır hikayeleri.
Gerçeğin tek şahidi o’dur ama o da konuşmaz.Anlatmaz.Hayır böyle değil demez.Susar.Ve hiç dokunmadan konuşmadan anlatmadan gerçeği ,hayatın bu akışına engel olmaz.
Ama biliriz vardır bir bildiği.Nerden biliriz?Aynı mesleği mi icra etmiştik bir zamanlar?! Aynısını mı yaşamıştık ,öyle olmuştu.O zaman yine öyle olacaktır garantisi mi vardır?!
Belki hiçbir bildiği yok, salmış!
Kendi yolunu çizsin istediğimiz çocuklarımıza uzaktan, açtığımız banka hesaplarından buradayım bil diye ara ara yolladığımız para yardımları gibi öldürmeyen ama ondurmayan da bir duruş belki de bu.Varlığımızı sorgulamasınlar ama varlığımızın üstüne de yıkılmasınlar gibi!
Düşünce şeklimiz aynı ya da düşüncemizdeki tanrı aynı biz.Bizi yarattığı için biz de onun gibi düşünebiliyoruz.Bu kadar tanrısal mıyız peki?
Herşeyin bir tek ölümle yani sonrasında sınanacağı ,testlere tabii tutulup aldığımız skorla bu gezegende yanmamış gibi bir sonraki evrede cayır cayır yanacağımızı bildiğimiz bir noktada bizi bu düşünce engeller mi kötüden yoksa yokuş aşağı freni kopmuş bir kamyonu durdurmaya çalışmak yerine sonunda duracağı yerde çok hasar yapmasın niyet ve temennileriyle çaresiz bir kabul edişle umursamaz mı yapar artık bizi olabileceklerin makusluğu(!)Nasılsa çarpacağız bari hasarı küçük tutalım mı diye tutunuruz sağa sola ?
Her halükarda insanız..insani tüm yanlışlarımıza da sahip çıkmak bizi erdemleri olan mert biri yapmaz mı?
İnsan sahip çıktığını korur kollar .Yanlışlarımızı mı yoksa en insani halimizi mi savunuyoruzdur peki?
Hayat da böyle birşey bence.
Onun bunun aklında kalanlara bırakamayız ne ve nasıl olduğumuzu .Algıda seçici ,kendini seni bozarak iyi edene bırakırsak yaşamımızı her daim yetersiz,az ,bozuk veya yanlış hissetmeye mahkum kılarız kendimizi.
Ve en büyük haksızlık da bizim bize yaptığımız bu haksızlık olur bence.
En iyi iletişim kendimizle yaptığımız iletişim.İletişin kendinizle.
O zamanı yaratın ki bu dünyanın iyi kötü ayrımı bu dünyada olsun.Pamuktan sonrası boşa kürek.
Bilin ki herkes sarhoş,herkes hatalı,yıkıcı,dökücü ve yaralı.
Ayılınca ortalığı topladığınızda kimler size yoldaş ve yanınızda kimler kırılanı onarmaya yanlışı yenilememeye kötüyü iyi etmeye istekli onlarla yol alın.
Velhasıl kelam
Aynı tavada kızarıyoruz.Aynı gemide yolcuyuz.Aynı hatalarla sınanıyor aynı testlerden geçiyoruz.
Ne kadar yandığımızın hesabını bırakın o yapsın.
Bu dünyada bunun hesabını tutandan ve size karşı kullanandan dost ateşte kağıttan post olmuyor.
Bir de kaşarsız tost!
O da çayla yakın dost.
Muhabbetiniz bol olsun.Dostlarla olsun.
Demet Demirkaya